Demiryolunun en çevreci taşıma modu olduğu söylenir. Peki demiryolu ne kadar çevreci?
Ulaşımın CO2 emisyonundaki payı ne kadar?
EU27 ülkelerindeki payı %27. Eneji üretiminden sonra ikinci sırada (34%).
Peki demiryolunun ulaşımdan kaynaklı emisyondaki payı ne kadar?
Sadece %1. Kamyonların payı %72, deniz ve nehir gemilerinin payı %15, havayolunun payı ise %12.
Ama emisyonlar teknoloji geçtikçe düşüyor olmalı?
Evet, ancak ulaşım dışında. 1990’dan 2007’ye kadar, EU15 ülkelerinde, çöpler, tarım ve endüstriden kaynaklı CO2 emisyonlarında büyük, enerji üretiminde küçük düşüşler görülürken, ulaşım kaynaklı emisyonda %26 artış görülmüş.
Belki karayolunun büyük payı taşımadaki büyük paydan kaynaklanıyordur?
Basit bir karşılaştırma yapalım. 100 tonluk bir yükün, Basel’den Rotterdam’a (700 km) taşınması. Euro4 tırlarla atmosfere salınan gazın miktarı 4.7 ton iken, nehir gemisiyle 2.4, trenle ise sadece 0.6 ton gaz atmosfere salınmakta (elektrik üretimi dahil).
Peki yolcu taşımacılığında durum nedir?
1 yolcunun Berlin’den Frankfurt’a seyahatinde (545 km), otomobille 98kg, uçakla 85kg, trenle 26kg gaz atmosfere salınmakta.
Dizel trenlerde durum nedir? Sonuçta elektrikli lokomotifler dünyanın her yerinde kullanılamıyor.
100 ton yükün Basel’den Rotterdam’a taşınmasında tır 1779 litre, nehir gemisi 911 litre, dizel lokomotif ise 770 litre yakıt tüketmekte.
Peki elektrikli lokomotif kullanmak ekonomik mi?
Evet, elektrikli lokomotifler geleceğimiz. Türkiye’den bir örnek verelim. 100 ton yükün 1000 km taşınmasında, bir tırın harcadığı enerji maliyeti 4750 TL iken, dizel lokomotifli treninki 2927 TL. Elektrikli lokomotife sahip bir trenle ise enerji maliyeti 680 TL’ye düşmekte.
Anlaşıldı. Tren daha az CO2 demek. Ancak ilk okulda bile öğrendiğimiz gibi, bu gaz zehirli değil. Daha çok ağaç dikersek hiç bir sorun kalmaz.
Evet, insanlar için zehirli olmadığı doğru. Ancak dünyamız için aynı şeyi söyleyemeyeceğiz. Bu bir sera gazı, ve iklim değişikliğine yol açıyor. Dahası, aslında sadece CO2 değil, karbon monoksit, hidro karbon, azot oksit ve parçacıklar da var. Ve bunlar gerçekten insan sağlığına karşı son derece tehlikeliler.
Ne kadar tehlikeli olabilir ki?
İngiltere’de her yıl 24000 kişiyi hava kirliliğinden dolayı öldürecek kadar. İngiltere’de demiryolunun payı %7. Oysa karbon monoksit payı %0.2, hidro karbon payı ise sadece %1.
Biraz daha detaylandırabilir misiniz?
100 ton bir yükün Basel’den Roterdam’a karayolu ile taşınması sırasında ortaya çıkan partiküller, demiryolu ile çıkanın 11 katı. Bu oran hidro karbonda 34, azot oksitte 36 kat.
Ama heryere demiryolu inşa edemeyiz değil mi? Çok pahalı.
Otoyollardan daha pahalı değil. Birim otoyol bağlantısı, demiryolunun 6 katı.
Ama bu adil değil. Otoyolların kapasitesi çok daha fazla olmalı?
Pek sayılmaz. Örneğin yolcu kapasitelerini karşılaştıralım. 1 metre genişliğindeki bir altyapı ile saatte taşınabilecek yolcu sayısı, otomobilde 200 kişi, otobüste 1500 kişi, metrobüste 5200 kişi, demiryolunda ise 9000 kişi.
Ama demiryolunun indirekt maliyetleri vardır?
EU15, İsviçre ve Norveç’i kapsayan bir araştırmada, kamunun kaza, trafik sıkışıklığı, gürültü, hava kirliliği ve iklim değişikliğine karşı aldığı önlemler ve verdiği hizmetlerin maliyetinin karayolları için 698 milyar € iken, demiryolları için sadece 6.2 milyar € olduğu ortaya çıkmış.
Ne derseniz deyin, hala otomobillerin çok havalı olduklarını düşünüyorum, trenler ise gayet vasat.
Emin misin? Lütfen bir de şuna bak. 🙂
Kapak Fotoğrafı: Steve Hobson
Kategoriler:Demiryolu Altyapısı